Her yıl konuşulan Milli Piyango Büyük İkramiyesi birçoğumuzun hayalini süsler. Son yıllarda popülaritesi bazı nedenlerden dolayı kısmen düşse de sınırsızlığı düşünmek hoşumuza gider. Ben en çok insanların hayallerini dinlemeyi severim. Parayla ilgili bütün sorunlar çözüldükten sonra ne yapmak istiyorlar? İşte bu noktada kısıtlılık, kökleşmiş parasal engeller ortaya çıkmaya başlıyor. Dinlerken, bu hayal gerçek olsa paranın tamamını bir sebepten kaybedebileceklerini anlıyorum. çünkü bilinçaltında bulunan parasal engeller o kişilerin bu kadar büyük paraya sahip olmalarını engelliyor.
Her yıl yılbaşına doğru yapılan haberlerde daha önceki yıllarda büyük ikramiyeyi alan kişilerin durumlarından bahsedilir, görmüşsünüzdür bu haberleri. İnsanlar ikramiyeyi aldıktan sonra kısa süre içerisinde öncekinden de düşkün ve fakir bir hale gelerek yaşamlarına devam ediyorlar. Birkaç örnekle hatırlayalım isterseniz;
1984 talihlisi eşine para vermemek için büyük bir hızla parasını harcadı. Kısa sürede ayakkabı boyacılığı yapmaya başladı. 2014 yılında bir yakının evinde beş kuruşsuz hayata gözlerini yumdu.
1990 talihlisi önce yurtdışında yaşamaya başladı daha sonra da şehirlerarası otobüs şirketi kurdu. 1995 yılında iflas etti. Şu anda işsiz.
2005 talihlisi ilk iş olarak kendine peruk aldığını söyleyen talihli, eşinden boşandı ve gece hayatı yaşamaya başladı. Parayı kaybettiği gibi çok fazla borca da batmış durumda intihar etti.
1990 talihlisi önce oğlunu trafik kazasında kaybetti, daha sonra kurduğu işler yolunda gitmeyince iflas etti.
Bunlar sadece ilk gözümüze çarpan bazı talihlilerin talihsiz yaşamları.
Peki, ne oluyor da insanlar ömür boyu hayalini kurup sahip oldukları bu servetleri çok çabuk kaybediyorlar?
Çocukluktan, hatta aile geçmişlerinden gelen parayla ilgili bir takım yaşanmış olaylar, travmalar bilinçaltında nesilden nesile aktarılarak genelleştiriliyor. Bu hepimizin DNA’sına kaydediliyor. Toplumsal olarak yaşanılan her şey de kolektif bilinç dediğimiz alandan sonraki nesillere aktarılıyor. Miras kavgaları ve sonucunda öldürülen insanlar, define bulup paylaşamayanlar, kardeşin kardeşine düşman olduğu tarla paylaşımları, parası olanın zalimlik yapmasından tutun da para için yapılan karı-koca kavgalarına kadar çok paranın saadet getirmediği inancını kemikleştiren o kadar çok şey yaşıyoruz ki, bunları düşününce sonucun kötü olması çok normal geliyor. Bilinçaltına kayıtlı para tanımları, paramız olduğunda olası kötü sonuçlardan dolayı parayı reddediyoruz. Velev ki, para bir şekilde geldi. Miras olur, piyango olur bir şekilde paraya sahip olduk. O zaman yine aynı programlar çalışmaya başlar. Bilinç parayı reddederse kişi bazen kumarla, bazen iflasla parayı hayatının dışına atmaya çabalar. Evet, tabi ki bunu bilinçli olarak yapmaz, zaten bahsettiğimiz şey bilinçaltının nasıl işlediğidir.
Kayıplar yaşayanların kendilerine sorulduğunda söyledikleri genellikle birkaç cümle vardır;
Çok para felaket getirdi.
Herkes sadece para için dostum oldu.
Para gelince sevdiklerimi kaybettim.
Keşke o para hiç çıkmasaydı da huzurum yerinde olsaydı.
Bu cümlelerden insanların bilinçaltındaki paraya bakış açısını görebiliyor musunuz? Bu inançlar olduğu sürece çok parayı bırakın, aylık geçimlerinin ötesinde para kazanamaz, kenara para koyamazlar. Bu durumun sadece Milli Piyango ile ilgisi olmadığını anlamışsınızdır. Bu bizim çok paraya bakış açımızla ilgilidir. Bu inançlar değişmediği sürece para her zaman kaçıp kurtulmamız gereken düşmanımız olarak kkalacaktır. Bilinçaltında muhtaç olmak, kurban olmak gibi inançlar, kıtlık ve yoksulluk kayıtları düzeltilmedikçe günlük yaşamımızda bile en çok düşündüğümüz ay sonunu nasıl getirebileceğimiz olacaktır.
Ben hiçbir zaman umutsuz olmadım. Her geçen günün bir öncekinden mutlu ve keyifli geçeceğine inandım. Kendimi her zaman keyif insanı olarak tanımladım. Bu tanım her ortam ve zamanda kendi kendini gerçekleştirdi. Yeni bir yıla girerken kendinizi negatif tanımlamalardan kurtarın. İhtişamı ve neşeyi seçin. Bu yıl kendinizi en yüksek potansiyelinizle gerçekleştirebileceğiniz bir yıl olsun.
Mutlu yıllar.