Bu ayet-i kerimeyi hepimiz biliyoruz değil mi? Ancak hayatınıza geçirebildiniz mi? Anlamını biliyor musunuz?
“İsteyin, vereyim” diyen Rabbin kulları istemiyor, hatta istemenin günah ve şımarıklık olduğuna inanıyor. Çocukluğunuzda kaç kez anneniz ‘isteme, ayıptır’ diyerek istemenin ayıp olduğunu hatırlattı size? “İstemek” birçoğumuz için azla yetinmeyen, çoğu talep eden ve şükretmeyen anlamına gelir. Sosyal medyada fazlasını isteyenler hakkında neler yazılıp, çizildiğini görüyor musunuz? Peki ya, “İstiyoruz ama dualarımız kabul olmuyor” diyenler ne olacak? O zaman ben de soruyorum “Gerçekten ne istediğinizi biliyor musunuz?”
İnsanlara gelecekle ilgili planlarını ya da isteklerini sorduğumda aldığım cevaplar genellikle istemedikleri şeyleri sıraladıkları bir konuşmaya dönüşüyor. Ruh eşi çalışması yaparken bile bütün kısıtlı inançlarını ortaya koyacak bir liste hazırlıyorlar. “Borçlu, tipsiz, yalancı, eğitimsiz olmasın, beni terk etmesin, ele muhtaç etmesin” diyorlar, peki bunlar olmasın zaten ama ne olsun? İşte o noktada tıkanıp kalıyorlar. Bunlar istemedikleriniz peki ya gerçekten istediğiniz nedir? Bir hedef, gerçek bir istek var mı? Neyin hayalini kuruyorsunuz? Gerçekten bir istekte bulunurken kendimiz bu sınırları çizmezsek, bu negatif ayrıntıları belirtmezsek isteğimizin kötü bir şekilde gerçekleşeceğine inanıyoruz. Ancak evrenin olumsuz bakış açışı yoktur. –me, -ma olumsuzluk ekini duymaz evrenin enerjisi. “Bana yalan söyle-me-yen bir eş dediğinizde”, -me ekini duymaz kısacası. Şimdi –me olumsuzluk eki olmadan yeniden okuyun cümleyi. Aslında ne istediğinizin farkında mısınız? İsteklerin olumsuzluklarını söyleyerek bilinçaltı sizi korumaya çalışıyor ancak sistem öyle işlemiyor. Bizler bu olumsuzlukları söylerken aynı zamanda isteklerimizin oluş yolunu, yöntemini de kontrol etmek istiyoruz. Aslında Yaradan sizin bildiğiniz yolların ötesinde mucizevi bir plan dâhilinde, hiç hayal etmediğiniz, etseniz aklınızın ucuna dahi gelmeyecek yollarla gerçekleştirecekken hayallerinizi, sınırları siz kendiniz çizmeye çalışıyorsunuz. Burada tabi ki teslimiyet ve güven sorunları da açığa çıkıyor. İstekleriniz başkalarının bilincine, kaderine ve yolculuğuna engel olmadığı sürece saf isteklerdir ve Yaratıcının bu isteklere isteğinizin ötesinde cevap vereceğine inanıyorum. Ancak istekleriniz başkalarının bilincine müdahale ediyorsa o zaman gerçekleşmesi neredeyse imkânsızdır. Gerçekten sevgi dolu bir ilişki isteyebilirsiniz, ancak x kişi beni sevsin diye istekte bulunamazsınız, o kişinin kadersel yolcuğu sizinle değilse bu isteğinizin gerçekleşmesi mümkün olmaz. Bir araba isteyebilir, ancak bunu falanca kişiye hava atmak, birine haddini bildirmek için isteyemezsiniz. Gerçi istersiniz de gerçekleşmeyebilir. X kişinin sizi sevmesini niye istiyorsunuz? Sevmezse ne olur? Peki, aslında istediğiniz onda hissettikleriniz mi? O zaman o hisleri isteyin. Evrende milyarlarca insan varken tek seçeneğiniz o olamaz değil mi? Yaşamak istediğiniz hislere odaklanın, en iyi yol budur. Bazısı yaratım der, bazısı tezahür diye adlandırır. İstekler, ihtiyaçlar dua veya meditasyonlarla, ritüellerle nasıl hayatımıza çekilir? Sizin o isteklerinizle ilgili negatif düşünceleriniz ortadan kalktığında kendiliğinden bile olur istekleriniz. Bunun için en pratik yol hayal kurmaktır. Basit mi geldi? Yaşam zaten çok basit, karışık gören bizleriz. Bilinçaltınız hayal kurduğunuzda bunun gerçekte mi olduğu yoksa hayal mi gördüğünüz ayrımını yapamaz ve hayal kurduğunuzda hissettiğiniz hisleri size yaşatmak için enerji olarak o olayları hayatınıza çeker. Kısacası gözünüz açık veya kapalı, yaşadığınız bilinçaltı için gerçekte oluyordur. Ancak siz gözünüzü kapattığınızda ne düşünüyorsunuz, özellikle uyumadan hemen önce? Bir düşünün, üçüncü sınıf Hollywood dram filmi olmuyor mu? “Aklıma gelen başıma geldi” sözü de buradan geliyor. Ne düşünürseniz olabilir, ancak bizler hep kötüyü düşünmeye meyilliyiz. İyi düşünelim iyi olsun.
İster evren deyin, ister Allah veya Tanrı, Her şeyi Yaratan bir güç olduğuna inanıyorsanız, bu kadar muhteşem bir kâinatı yaratan için istekleriniz ağır gelir mi?